İstanbul'da su kaynakları üzerinde yaşanan endişe verici gelişmeler, bu yıl ekim ayı itibarıyla daha da belirgin hale geldi. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, kente su sağlayan barajlara bu yıl ekim ayında sadece 93,49 milimetre yağış düştü. Diğer yılların ekim aylarıyla karşılaştırıldığında, bu yıl ölçülen yağış miktarı, 2015’te 107,41 milimetre, 2016’da 30,68 milimetre, 2017’de 88,96 milimetre, 2018’de 31,08 milimetre, 2019’da 46,65 milimetre, 2020’de 106,88 milimetre, 2021’de 60,03 milimetre, 2022’de 43,32 milimetre ve 2023’te ise 39,24 milimetre olarak kaydedildi. Bu durum, İstanbul'un su kaynaklarının giderek azalmakta olduğunu gösteriyor. Ancak, bu yılın ekim ayındaki yağış miktarı son on yılın en yüksek üçüncü seviyesine ulaşmış olmasına rağmen barajlardaki su seviyesinin düşüşü devam ediyor.

Barajlardaki su seviyeleri, İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak açısından kritik bir öneme sahip. Ömerli, Darlık, Elmalı, Terkos, Alibey, Büyükçekmece, Sazlıdere, Istrancalar, Kazandere ve Papuçdere barajlarının ortalama doluluk oranı 1 Ekim'de yüzde 28,49 iken, 31 Ekim itibarıyla bu oran yüzde 22,96’ya geriledi. Bu, barajlardaki bir aylık düşüş oranının yüzde 5,53 olduğunu gösteriyor. İstanbul için bu düşüş oldukça kaygı verici bir durum. Su kaynaklarının azalması, hem tarımsal üretimi hem de günlük yaşamı olumsuz yönde etkileyebilir. Şu anki doluluk oranları, kentin su güvencesini sorgulatıyor.

Ekim ayında İstanbul genelinde günlük ortalama su tüketimi ise 3 milyon 143 bin metreküp olarak gerçekleşti. Bu durum, İstanbul'un sürekli artan nüfusu ve su talebiyle birlikte su kaynaklarının ne denli kritik bir seviyeye ulaştığını gösteriyor. Kentin su ihtiyacını karşılamak için Melen ve Yeşilçay akarsularından da önemli miktarda su temin ediliyor. Ekim ayında bu iki kaynaktan toplam 36 milyon 873 bin 966 metreküp su sağlandığı belirtildi. Ancak, bu miktar da İstanbul'un su ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalabilir. Dolayısıyla, su tasarrufu ve alternatif su kaynaklarının değerlendirilmesi kaçınılmaz hale geliyor.

İklim değişikliği ve kuraklık, İstanbul'un su kaynakları üzerindeki baskıyı artıran önemli faktörler arasında yer alıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İklim Bilimi ve Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, bu yıl ekim ayında ülke genelinde yağışların normalin üzerinde olduğunu belirtti. Prof. Dr. Toros, barajlara düşen yağış miktarının geçen yıllara göre artmasına rağmen, barajlardaki su seviyesi kaybının devam ettiğini ifade etti. Özellikle haziran ayından itibaren barajlardaki su düzeyinin aylık yüzde 12-13 civarında azaldığı, ekim ayında ise bu oranın yüzde 6’ya düştüğü gözlemlenmiştir. Bu durum, yağışların barajlardaki su seviyesi üzerindeki olumlu etkisini azaltmış görünüyor.

Barajlardaki su seviyelerinin düşmesi, yalnızca su krizine neden olmakla kalmayacak, aynı zamanda kentteki ekosistem üzerinde de olumsuz etkilere yol açabilir. Su kaynaklarının azalması, tarımsal üretimde verim kaybına, suya erişimde zorluklara ve hatta su savaşlarına kadar gidebilecek sonuçlar doğurabilir. Ayrıca, suyun kısıtlılığı, sanayi ve ticari faaliyetlerde de aksamalar yaratabilir. İstanbul'un su kaynaklarının yönetimi, hem çevresel sürdürülebilirlik hem de sosyal istikrar açısından kritik bir öneme sahiptir.

Bu durum, vatandaşlar arasında da büyük bir endişe yaratıyor. İstanbul halkı, su tasarrufu konusunda daha duyarlı hale geldi. Son dönemde, su tüketiminin azaltılması için çeşitli kampanyalar düzenlenirken, vatandaşlar da evlerinde su tasarrufu yöntemleri uygulamaya başladı. Sokaklarda su tasarrufu hakkında bilgilendirici pankartlarla karşılaşmak mümkün. İnsanlar, suyun değerini daha iyi anlamaya ve bu konuda daha dikkatli olmaya başladılar. Ancak, bu çabaların yeterli olup olmayacağı, kentin su krizinin derinleşip derinleşmeyeceğine bağlı.

Sonuç olarak, İstanbul'da barajların alarm vermesi, yalnızca bir çevresel sorun değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve politik boyutları da olan karmaşık bir meseledir. Su kaynaklarının azalması, kentin geleceği açısından ciddi tehditler barındırıyor. İstanbul'un su yönetimi politikalarının gözden geçirilmesi ve sürdürülebilir su kaynakları için yeni stratejiler geliştirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, bu durum, İstanbul'un su krizini daha da derinleştirerek, kentin yaşam kalitesini tehdit edebilir.