Lübnan Sağlık Bakanlığı, geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının ardından İsrail tarafından gerçekleştirilen saldırılarda yaşanan can kaybını ve yaralı sayısını açıkladı. Verilere göre, 27 Kasım 2024 tarihinden bu yana İsrail'in Lübnan'a düzenlediği saldırılarda toplam 335 kişi hayatını kaybetti. Ayrıca, bu dönemde 973 kişi de çeşitli şekillerde yaralandı. Bu rakamlar, ateşkesin sağlanmasının ardından bile bölgedeki gerginliğin ve çatışmanın devam ettiğini gözler önüne seriyor. Ateşkesin sağlanması beklenirken, bu tür saldırılar uluslararası toplumda ciddi kaygılara neden oluyor.
İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırıları, son bir yılda artan bir ivme kazandı. Lübnan resmi haber ajansı NNA'nın verdiği bilgilere göre, İsrail'e ait insansız hava araçları, Lübnan'ın güney bölgelerinde sık sık alçak irtifada uçuş gerçekleştiriyor. Bu durum, bölge halkı arasında büyük bir tedirginliğe yol açıyor. Geçtiğimiz günlerde bir İsrail İHA'sının gece saatlerinde sınırdaki Hola beldesinde bir evin üzerine bomba bıraktığı bildirildi. Neyse ki, bu saldırıda ölen ya da yaralanan olmadı; ancak maddi hasar meydana geldi. Bu tür olaylar, ateşkesin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Ateşkesin ihlal edilmesi, Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) tarafından da gündeme getirildi. 20 Kasım’da yapılan açıklamada, geçen yıl varılan ateşkesin ihlal edildiği durumların sayısının oldukça yüksek olduğu belirtildi. UNIFIL, ateşkesin en az 7 bin 500 kez havadan ve 2 bin 500 kez de karadan ihlal edildiğini açıkladı. Ancak, bu ihlallerin hangi tarafça gerçekleştirildiği konusunda kesin bir bilgi verilmedi. Bu durum, bölgedeki güvenlik dinamiklerinin karmaşıklığını artırıyor ve uluslararası gözlemcilerin işini zorlaştırıyor.
İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırıları, Ekim 2023'te başlamış ve Eylül 2024’te büyük çaplı bir savaşa dönüşmüştü. Bu savaşta 4 binden fazla kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 17 bin kişi de yaralanmıştı. Savaşın ardından imzalanan ateşkes anlaşması, taraflar arasında kalıcı bir çözüm umudunu doğurmuştu. Ancak, devam eden saldırılar ve ateşkes ihlalleri, bu umudu zayıflatıyor. Böyle bir ortamda, uluslararası toplumun nasıl bir tutum sergileyeceği de merak konusu.
Lübnan'da devam eden çatışmalar, bölge halkının günlük yaşamını da derinden etkiliyor. İnsanlar, sürekli bir tehdit altında yaşarken, ekonomik ve sosyal hayat da olumsuz yönde etkileniyor. Saldırılar nedeniyle birçok insan evlerini terk etmek zorunda kalıyor, bu da mülteci krizini derinleştiriyor. Ayrıca, sağlık hizmetlerine erişim de kısıtlanıyor, yaralılar için gerekli olan tıbbi malzemelerin temin edilmesi zorlaşıyor. Bu durum, Lübnan'ın sosyal yapısında kalıcı hasarlar bırakma potansiyeline sahip.
Vatandaşların tepkileri ise oldukça keskin. Birçok Lübnanlı, hükümetin bu duruma karşı yeterince sert tedbirler almadığını düşünüyor. Sokaklarda düzenlenen protestolar, vatandaşların yaşanan haksızlıklara karşı duyduğu öfkeyi ortaya koyuyor. İnsanlar, uluslararası toplumdan daha fazla destek bekliyor ve ateşkesin korunmasına yönelik adımlar atılmasını talep ediyor. Bu tepkiler, çatışmaların sona ermesi için bir umut ışığı olma potansiyeli taşıyor.
Tarihsel bağlamda, Lübnan ve İsrail arasındaki çatışmalar uzun bir geçmişe dayanıyor. Bu anlaşmazlıkların kökleri, siyasi ve etnik gerilimlere dayanmaktadır. Geçmişteki savaşlar, her iki taraf için de büyük acılar ve kayıplar getirmiştir. Bu nedenle, günümüzdeki çatışmaların da bu tarihsel bağlamdan bağımsız olmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki güvenin yeniden tesis edilmesi, ancak geçmişteki travmaların ele alınması ve çözüm süreçlerinin başlatılması ile mümkün olabilir.
Sonuç olarak, Lübnan'da bir yıl önce varılan ateşkesin ardından yaşananlar, bölgenin istikrarsızlığını gözler önüne seriyor. İsrail'in saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı artarken, yaralı sayısı da yükselmeye devam ediyor. Uluslararası toplumun müdahale etme gerekliliği her zamankinden daha fazla hissediliyor. Ateşkesin ihlal edilmesi, hem Lübnan halkının hem de bölgedeki diğer ülkelerin güvenliğini tehdit ediyor. Bu süreç, yalnızca Lübnan için değil, tüm Ortadoğu için büyük bir sınav niteliği taşıyor.
Yorumlar
Toplulukla düşüncelerini paylaş
İlk yorumu sen yaz.